Üçlü



Share
 

 Üçlü

View previous topic View next topic Go down 
AuthorMessage
Ofelia Lombardi
kurtadam
kurtadam

Meslek : Uyuşturucu Tüccarı

Üçlü Empty
PostSubject: Üçlü   Üçlü Icon_minitimeSun 29 Jul - 16:14

Bamyalar vs Ofelia


    “Burayı sevdim.”

    Burayı ilk defa üç sene önce görmüştü. Los Angeles’a ilk geldiğinde Ofelia’yı dönüştüren genç adam kendi klanından olmayan birkaç kurtla tanıştırmıştı Ofelia’yı. Zaten şimdiki mesleğini eline verenler de onlardan biriydi. Koluna sarıldığı yeni yetmeyi bara doğru sürüklemeye başladı ancak genç adamın isteksizliği Ofelia’nın işini zorlaştırıyordu. Çünkü yaklaşık altı saatte üç farklı bar, pub vs gezmişlerdi. Adamın boynuna kolunu dolayıp kendine çekti.” Söz veriyorum burası son. Ama emin ol çok seveceksin.” Dedikten hemen sonra genç adamın ensesine sıcak bir öpücük bırakıp kapıdaki korumalara dik dik baktı. Yaşı pek genç olan bir erkek çocuğunu buraya sürüklemelerinden rahatsız olacaklardı. Kaşının tekini kaldırıp tekin olmayan bir bakış attıktan sonra etten duvarı geçip bara girdiler. İlk geldiğinde buradan ne kadar iğrendiğini hatırlıyordu, aynı duyguları muhtemelen kollarının altında kıvranan genç adam da hissediyordu. Dapdar bir koridor boyunca zıplayarak, dans ederek geçtikten sonra bara yakın bir tarafa oturttu genç adamı. Kendini attığı rahatsız sandalyeye uzanıp bacaklarını çocuğun üzerine attı. Zımbalı deri ceketinin iç ceplerinde gizlediği, kendi elleriyle sardığı sigarayı çıkardı ve dudaklarına yerleştirdi. Çocuğun ateşi olmadığına adı gibi emin olduğundan arkasını dönüp barda duranlardan rica etti. Dolu dolu bir nefes çektikten sonra dumanı genç adamın yüzüne üfledi pis bir gülümsemeyle beraber. Başını sandalyeye yaslayıp gözünü sürekli rengi değişen tavana dikti. Son noktayı koyup siktirip gitmeyi çokça defa düşünürdü ancak şu son dönemlerde keyfi iyiden iyiye kaçmıştı. Eline hiçbir şey geçmediği gibi sürekli bir şeyleri elinden çıkarmak zorunda kalıyordu. Kafasını iki yana salladı. İş üstündeyken düştüğü boktan durumlara kafa yormaması gerektiğini birileri hatırlatmalıydı.

    Hemen doğruldu ve bacaklarını çocuğun üzerinden indirdi. Sandalyesini çocuğunkiyle birleştirdi ve elindeki sigarayı ince parmakları arasında bir iki tur dolandırdıktan sonra genç adamın biçimli dudaklarına yerleştirdi. Çocuk tam nefes verecekti ki dudaklarıyla genç adamın dudaklarını kapattı ve ağzında biriken dumanı dışarı bıraktı. Genç adamın dudakları da dahil tüm vücudu titremeye başlamıştı asdfghgk. “Daha güzel şeyler denemek ister misin?” Çocuğun kalbini elinin altında hissediyordu. Sivri tırnaklarını genç adamın yüzünden çekip boşta kalan sandalyeye fırlattığı çantasını kaptı ve derinliklerinde bir şeyler aramaya koyuldu. Çantanın en dibinde bir sökük vardı ve gazete kağıdına sardığı tozu oradan çıkardı. Minik parçayı genç adamın önüne koydu ve tekinsiz ama çekici bir gülümsemeyle gözlerini dikti.” Denemeyecek misin?” dudaklarını büküp kendi önüne çekti ve dikkatle kağıdı açmaya başladı. kağıdın içinden çıkan ince demir bir plakaya tozdan biraz koyduktan sonra burnuyla içine çekti. Çocuğa da uzattı ancak çocuk istemediğini aksettiren bir edayla Ofelia’ya bakıyordu. Elini genç adamın çenesine koydu.”Yoksa anneciğin mi kızar?” dedikten sonra eliyle genç adamın dudaklarını büzdürdü(?). “Bu gece sadece eğlenmeni istedim Aj. Bu da son numaram. Emin ol hiç hissetmediğin kadar iyi hissedeceksin kendini. “ Ofelia’nın buyurgan sesi işe yaramış olacak ki Aj adlı henüz on sekizine bile basmamış genci ilk deneyimiyle baş başa bıraktı. Toz çok çabuk tesirini göstermeye başlamıştı. Çocuğun suratı gevşemiş ve aptal aptal gülümsemeye başlamıştı. Ofelia’nın tablanın köşesine koyduğu sigaranın sonunu bile getirmişti hatta. Dolgun dudaklarını birbirine bastırıp genç adamın yoldan çıkışını keyifle izlemeye başladı. her ne yaşandıysa yaşansın Ofelia hala babasının kızıydı. Kendi çıkarları için dünyayı gözü görmezdi. Hem bir zamanlar Ofelia’ya da hiç düşünmeden kıymışlardı. Tıpkı babasından öğrendiği gibi tüm koşullar Ofelia’dan yana olduğunda intikam almak en kolayıydı. Onu bir vebalıya, canavara dönüştüren ibneyi öteki tarafa postalamıştı. Geçmişi aklından bir anda geçip giderken boynuna bir el kenetlendi ve neredeyse Ofelia kontrolünü kaybedip kendisini ifşa edecekti. Deneyimsiz olduğu aşikar olan dudaklar Ofelia’yı sömürmeye başlamıştı ki genç kız kibarca(!) dudaklarını çocuğun dudaklarından ayırdı.” Beğeneceğini biliyordum. Bende bunlardan çok fazla var Aj, ne zaman istersen söyle. “ O sırada sandalyeyi hışımla geriye itti ve ayağa kalktı. Genç adamı da yakasından tutup kaldırdı.” Bu saatten sonra buralar tekin değil, devriyeler gezmeye başlamıştır bile. Senin gitme vaktin küçüğüm.” Dedikten sonra elini nerede tutacağını bilemeyen hıyarın kollarından tutup sürüklemeye başladı. Devriye yalanını yutturacak kadar uçmuş ve aptal olduğundan hemencecik korkutmayı başarmıştı. Kapıya kadar yaka paça taşıdıktan sonra korumalardan birine ittirdi çocuğu.”İlk sefer bendensin Aj, bi dahakine parayla gel.” Dedikten sonra da iri yarı adama dönüp ”Bir taksi tutup sepetleyin şunu.” Dedi ve arkasını dönüp çantasını bıraktığı masaya doğru ilerlemeye başladı. Koridorun sonunda birbirini yiyen bir çifti görmüştü ancak aşina kokuyu bir mil ötesinden tanırdı. Aslında onu yarın bekliyordu. Gülümseyip Borislaw’a doğru ilerlemeye başladı. Genç adamı omzundan tutup duvara dayadığı ucubeden ayırdı. Çocuk şaşkınlıkla biraz da öfkeyle küfredecekti ki Ofelia boynuna atlayıverdi. Burn ile Boris eski müşterileri sayılırdı. İki sene önce kadar tanışmışlardı, daha neredeyse çocuk sayılırlardı o zamanlar. Bu iki piçe karşı içinde anlamsız bir sevgi besliyordu ve onlarla vakit geçirdiğinde harcadığı zamandan hiç de pişman olmuyordu, olmazdı. Yaşlarına rağmen deneyimli sayılırlardı, en azından Ofelia’yı eğlendirebiliyorlardı. Genç adamın kulak memişini sündürdükten sonra kulağının biraz altından öptü.”Bugün beklemiyordum seni. Ya da sizi. Burn nerede sahi?” Boris’in sömürdüğü kız pis pis Ofelia’ya bakıyordu.”Evcil hayvanını uzaklaştır şuradan Boris. Yoksa ben el atmak zorunda kalacağım :/” dedikten sonra Boris’in kollarından sıyrılıp barda bir kıza yavşayan Burnell’e doğru ilerlemeye başladı. Yavşadığı kızla tam aralarına girip kızın hala oturmakta olduğu tabureye oturdu. “Bana ne ısmarlayacaksın ;-)” dediği sırada kızın homurtularına, dirseğini kızın burnuna geçirerek cevap verdi ve kızı tabureden kaldırdı. Tıpkı eski hallerindeki gibi tatlı tatlı gülümserken elini Burn’ün yanağına koydu.” Erken geleceğinizi bilseydim hazırlıklı gelirdim. Ya da erken geldiğiniz iyi oldu, sizi özlemişim.” Her zaman hazırlıklıydı tabi, yanında bir çanta dolusu mal vardı.


Last edited by Ofelia Lombardi on Sun 29 Jul - 19:29; edited 2 times in total
Back to top Go down
Burnell Brianth
sıradan, abraham lincoln lisesi
sıradan, abraham lincoln lisesi
Burnell Brianth


Üçlü Empty
PostSubject: Re: Üçlü   Üçlü Icon_minitimeSun 29 Jul - 17:16

    Kocaman memeler, şaplaklanası popolar.
    Cennete düşmüş gibiydim. Gibisi fazla hatta, direk cennetteydim. Vücutlarının her bir santimini göstermeye çalışan fazlasıyla azmış kızlar, giyebilecekleri en mini ve dar elbiselerle dans pistinde götlerini başlarını sallıyorlardı. İşin en iyi kısmı ise, istediğim temasa geçebiliyordum onlarla. Kimsenin kiminle ne yaptığı umurunda değildi, burası benim gibilerle doluydu. Azgın, sarhoş ve fazlasıyla kafayı çekmiş onlarca insan. Kırmızı elbiseli kızın biri hareket etmediği ve göğüslerini sallamadığı her salise ziyan olmuşçasına vücudunu kıvırıyordu. İçinde sütyen yoktu besbelli, göğüsleri bir o yana, bir bu yana salınıyordu azimle. Poposunu gösterip durduğu için daracık tangasını da görüyordum. Küçük Burn fazlasıyla mutlu olmaya başlamıştı, heyecanla kıpırdanıyordu pantolonumun içinde. Kızın yanına gittim usulca, önce ona yapışıp dans etmeye başladım. Harika olduğum zilyonlarca şeyden biri de dans etmekti, özellikle çıplakken çok güzel dans ederdim. Kız da hünerimi fark etmiş olacaktı ki poposunu küçük Burn’e dayadı. Ellerimi özenle göğüslerinin üzerine yerleştirdim ve o yenilesi görünen boynunu yalamaya başladım. Yavaş yavaş gezdiriyordum ellerimi vücudunda. Kızın suratını görmemiştim açıkçası neye benzediği umurumda değildi. Vücudu bu denli güzelken kaşı gözü kimin umurunda olurdu ki? Azgın kız beni elimden tutarak sürüklemeye başladı, nereye götürdüğünü düşünmeme bile gerek yoktu, tuvalete gidiyorduk besbelli. Çok da büyük olmayan bu bar-disco karması yerde fazla sayıda tuvalet kabini vardı. Partide uygun bir av bulan herkes kabine atıyordu kendini. Her kabinden sürekli gelirdi sesler; ‘ah, uh, daha hızlı, hızlı, yeeee, harikasın bebeğim!’ O seslerin yükseldiği kabinlerin arasında kendimize daracık bir kabin bulabilmiştik. Kızı hızla içeri itip kapayı kapattıktan sonra, kızı öpmeye başlamadığım üç saniye içinde hızlı hareketlerle telefonumun kamerasını açıp tepeden bizi görebileceği bir yere koydum gizlice. Ve işte serüven başladı! Kız deneyimliydi doğrusu ve tatmin etmek zor olacağa benziyordu, neyse ki yanında ben vardım, birlikte olduğum her kızın en iyi deneyimini yaşatmıştım kesinlikle. Kızı kabine dayadım ve üzerindeki kıyafeti tek bir hamlede çıkardım. Tangasını bacaklarından sıyırırken kız bir yandan üstümü çıkarıyordu. Sahi, adı neydi kızın? Amaaan, kimin umurundaydı ki küçük Burn’ü tatmin edebildiği sürece, isterse adı Abdülrezzakkıllıbacak olsaydı, bana ne?
    Dakikalar, sadece dakikalar sonra yine barda oturuyordum. Az önceki kızla maceramız dakikalar içinde tamamlanmıştı, bu sayede yeni avlar bulabilirdim kendime. Av demişken, Bor neredeydi acaba? En son taş bir kızla dolaştığını görmüştüm, bu Bor iyi falandı ama bir kızla yarım saatten fazla vakit geçirerek kendine yazık ediyordu. Sonuçta bar güzel kızlarla doluydu. Beş saat burada kalsak, on kızı götürebilirdik. Biri gitti geriye kaldı dokuz. Avını bulmada ustalaşmış gözlerim hanzolardan uzak kızlar arıyordu. Çünkü buranın sıkıntılarından biri de fazlasıyla öküz heriflerin de gelip çakmalık kız arıyor oluşuydu. İğrenç kaba saba kıllı moronlar her yirmi adımda bir çıkıyordu karşımıza. Yanımda bir ses duydum, on yedi yaşını geçmediğine emin olduğum fazlasıyla cüretkar bir kız barmenle konuşuyordu. Hemen yaklaştım. Siyah elbisesiyle fazla sadeydi ama elbisesi vücudunu sardığı için göğüsleri ve poposu yenilesi duruyordu ve ilk gözlemim beni yanıltmadıysa, içinde külot yoktu! ”Küçük Burn ile tanışmak ister misin?” diye sordum kıza, direk konuya dalarak. Kızın neler düşündüğünü bilmiyordum ama suratına gülümseme yerleşmişti, bu iyiye işaretti. Hemen büyük ellerimi kızın bacaklarında dolaştırmaya başladım, elim yavaş yavaş elbisesinin içine doğru kayıyordu ki sarı saçlar, kırmızı dudaklar ve fazlasıyla taş bir vücut girdi aramıza, yanımda oturan kızı itti sandalyesinden. Kıkırdamama engel olamadım, içki ısmarlamamı söyleden kadına. Ofelia. Hayat kurtarıcım! Amerikanın en iyi malları kesinlikle bu kadının elinden geçiyordu. Aslında bazen özel istekle malları kullanmadan önce Ofelia’nın kukusuna sürmek kesinlikle daha güzel bir tat bırakıyordu insanda. Bu denli harika bir kadın yapabileceği en güzel mesleği yapıyordu bence; torbacılık, ya da kibar ismiyle uyuşturucu tüccarı. “Barmen, bu yanımdaki taş hatuna ne istiyorsa ver, bana da bir bira at.” Yanına oturan kadına döndü, yarın gece mal almak için geleceklerdi ama bu gece sıkıntı halleriyle buraya gelmek istemişlerdi. Bu kadın git gide daha da güzelleşiyordu, böyle vahşi bir güzelliği vardı. Göğüslerini tutmaya hiçbir sutyen yetmeyecekti sanki, poposu ise öyle biçimliydi ki… Hele o dudakları Küçük Burn’de hissetmek, dünyanın en güzel hissi olmalıydı ama o hissi henüz yaşayamamıştım. Ofelia’yı her görüşümde bunu istesem de kız her seferinde reddediyordu. ”Sorma bebeğim, sensiz yapamadığımı biliyorsun, vücudunu görmediğim her saniye lanet gibi işliyor beynime.” Fazlasıyla romantik olmuştum ama bunlar sadece Küçük Burn ve kadının dudakları arasında geçecek hoş dakikaları hazırlama bahanesiydi. Aslında tam olarak bahane sayılmazdı, bu kadını görmemek gerçekten bir eziyet oluyordu. Yavaşça yaklaştım, çekilmeyeceğini biliyordum, dilimi boynunda dolaştırmaya başladım ve yüzüne doğru yol aldım, dudakları dudaklarımı bulduktan birkaç saniye sonra usulca fısıldadım. “Tadın her zamanki gibi muhteşem. Acaba küçük Burn’ün tadına baksan artık…” Ne zaman bunu önersem kahkaha ve ardından küçük bir öpücük alıyordum ama bugün belki daha iyisi olurdu, Tanrı yüzüme gülerdi ve o kabinde Ofelia ile vakit geçirirdik? Lütfeeeeeeeeeeeen.
Back to top Go down
Borislaw Borisenko
sıradan, abraham lincoln lisesi
sıradan, abraham lincoln lisesi
Borislaw Borisenko


Üçlü Empty
PostSubject: Re: Üçlü   Üçlü Icon_minitimeTue 31 Jul - 10:24

Ah, yine ödevlerimizi bahane ederek Brooklyn’e dönmemiz gerektiği konusunda yalanlar uydurup ailemizden uzağa, Kaliforniya’ya kaçmıştık. Tanrı bu şehri, Los Angeles’ı kutsasın! Yeryüzündeki en sağlam mallar, mekânlar ve hatunlar nedense burada bulunuyordu. Gerçi memleketimi unutmamam gerekiyordu bu konuda, en taş hatunlar ve en güzel bacaklar Moskova sokaklarında boy gösterirlerdi. Tabi orada turistler dışında hiç kimse –biz hariç- ağzının suyunu akıtmaz, elini sikine götürmezdi. İnsanlar resmen güzel hatunlara karşı bağışıklık kazanmışlardı. Tanrım, insanlarımızla gurur duymamam elde değildi. Her neyse, bu akşam yine Burn ile takılıyorduk elbette, grup dağıldıktan sonra biz bize kalmıştık iyice. Bunu neye bağlayacağımı bilemiyordum doğrusu, dostluğumuzun sağlamlığına mı, aramızdaki garip totoşsal çekime mi yoksa aynı muhitte oturuyor olmamıza mı? Sanırım sonuncu şıkkı seçmek ilişkimizi basitleştirecekti. Ahahahah. Bu çocuğu seviyordum, yine genelde takıldığımız barlardan birine atmıştık kapağı. Alkol, ot, hap ne bok bulduysak tüketmiştik. Ben de bu arada sarhoş edici cazibemi mekândaki kadınlar üzerinde kullanıyordum, tanrım nasıl şanslı piçlerdik. Her şey elimizin altındaydı. Memeler, götler ohoo sık sıkabildiğin kadar. Gülerek duvarla arama almış olduğum kıza biraz daha abandım, elimin altında titriyordu neredeyse. Ayıplı bölgesinden içeri girdiğimde cennetin ıslak kapıları açılmış, yüzüme bir nur inmişti sanki. Oh, gerçekten, ulu orta yapılacak işler değildi bunlar ancak burası Los Angeles’tı! İsterseniz sokağın ortasında grup yapın, kimsenin umurunda olmazdınız. Tabii ara sokaklardan bahsediyordum.

Kız da benim gibi tatmin olmuşçasına sırıtırken pantolonumu yukarı çektim, kadınların işi kolaydı. Eteğini düzeltmesi yetecekti çünkü içine iç çamaşırı falan giymemişti bu kaşar. Her neyse, kızı elimden birden kaçıramazdım önce gözüme bir başkasını kestirmem gerekiyordu. Bu yüzden de kızın göğüslerine yumuldum, ikinci defa için zaman kazanıyordum aslında. Kızın da istekli olduğunun farkındaydım, bir türlü rahat duramıyordu çünkü. Elleri aletimin üzerinde geziniyor, zaten sertleşmiş olan penisimi okşayıp duruyordu. Tanrım, bu ne harika bir hatundu böyle… Derken birden duvarla yüz yüze geldim, kız ortadan kaybolmuştu! Ah seni kaltak, tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki beni kendine çeken Ofelia oldu. Oha, bugün nasıl da bereketli bir gündü böyle. İnanamıyordum doğrusu, yarın altıma yatması için ikna etmeyi düşündüğüm güzeller güzeli torbacım bugün karşıma çıkıyordu. Dilimi Ofelia’nın dekoltesinden, dudaklarının altına dek gezdirdikten sonra bir kenara attığımız kıza göz ucuyla baktım. Yazık olmuştu doğrusu, manyak gibi bir karıydı. Öyle azgındı ki gören benim onu değil de onun beni siktiğini zannedecekti. Kadın resmen kalçasıyla duvarı kıracaktı lan. Yine de iyiydi, bir hayli sertti. Bu kadarını beklemiyordum ondan. Ahahaha. Gülerek kadının ardı sıra yürüdüm, barın içine doğru ilerliyorduk. Sapık Burn her zamanki gibi iş üzerindeydi, o yavşak gülümsemesi dudaklarından kulaklarına kadar tırmanmıştı. Elleri de yanındaki kadının kim bilir neresindeydi ki kadının surat ifadesi kendinden geçmiş gibi gözüküyordu. Gülerek Ofelia’yı izledim, bu kız fazlasıyla hırçındı. Ah tanrım, bir gün onu üzerimde görmek istiyordum. Küçük Boris ile oynamasını, onu gözyaşlarına boğmasını ve beni kendimden geçirtmesini istiyordum. O güzel dudaklarıyla çığlık çığlığa kalacak ve nefessiz kalıp üstüme yığılacaktı. Oh, şimdiden hafif bir hareketlenme olmuştu bende! Ancak Burn’ün de gözü ondaydı, aynı benim gibi sapıkça hayaller kurduğu bu kadar uzaklıktan bile gözlerinden okunabiliyordu. Abaza çocuk ne olacak, Ofelia benim olmalıydı, onun içine önce ben girmeliydim. Of, bu konu beni çok geriyordu doğrusu. Cidden, şu kadını hayal ederek daha kaç defa elimle idare etmek zorunda kalacaktım bilmiyordum… Sayesinde ziyan olan çocuklarıma yazık değil miydi?

Somurtarak Ofelia’nın soluna geçtim, Burn de sağ tarafında oturmuş şapşal şapşal sırıtıyordu. Ah, aslında aynı bu şekilde onu ortamıza alsak ve grup yapsak nasıl mükemmel olurdu. Tanrım, kayışı koparıp kendimi birden Burn’ün üzerinde bulabilirdim ben! Böyle bir işe kalkışmamam daha iyiydi sanırım. “Burn kes sesini. Ofelia benim üzerimde terden sırılsıklam olup zevkle inleyecek, senin değil.” Ahahaha kadının gözleri üzerime çevrilirken kaşlarımı oynattım. “Değil mi bebeğim” diye ekleyip elimi torbacımızın beline kaydırdım. “Bu gece için bir planın yoksa, üçümüz takılabiliriz değil mi” diye de sordum “üçümüz” kısmını belirgin bir ima ile vurgulayarak.

Back to top Go down
Ofelia Lombardi
kurtadam
kurtadam

Meslek : Uyuşturucu Tüccarı

Üçlü Empty
PostSubject: Re: Üçlü   Üçlü Icon_minitimeWed 1 Aug - 18:44

    Burnell’ın daha önce defalarca sunduğu teklifi bir dakika aklından geçirdi. Burn’ün genç çükünü görmeyi isteseydi iki sene önce o zamanki azgınlığıyla direk üstüne yatardı. Ama bunu yapabilmesi için ya çok sarhoş olmalıydı ya da dolunaya bir haftadan yakın bir süre kalmış olmalıydı. Aslında Ofelia farklı bir biçimde tekrar doğduğunda ahlak anlayışını silip baştan yazmıştı. Ve artık vücudunun yalnızca sergiye çıkıp eski bir depoya kaldırılamayacak kadar değerli olduğunu idrak etmişti. Ama yine de neden hala bambişlerini reddettiğini bilmiyordu. Hala kendini kontrol edemeyeceğinden endişeleniyordu muhtemelen. Son dört yıldır sıradanlarla düşüp kalkmıyordu. On tane insanı parçalamaya yetecek kadar gücü olmasına rağmen eskisinden de ödlekti. Belirgin bir biçimde gülümsemekle yetindi Burn’ün yavşak suratına dönük. Dönüşmeden önce gizli gizli evden kaçtığında görseydi Burn’ü, şüphesiz ki oracıkta verirdi. Yasak olan her zaman daha tatlı, daha cezp edici gelirdi. Altın kural. “Aklına ne geldiyse unut Burnell. Üzerimdekiler pis bir tuvalet köşesinde kirletilemeyecek kadar değerli. İçimdekilerden bahsetmiyorum bile.” Derken o sikici tavrını da takınmıştı, gözlerini devirip taburesini bara çevirdi ve beş shot bardağını önüne dizen ırkdaşına göz kırptı. Pimi çekilmiş bir bomba gibiydi ve zaten patlamak için yer aradığı her halinden belliydi. Yalnızca dudaklarını hareket ettirerek anlayabileceği bir şeyler söyledi ve arkasına döndü.

    Burnell’ın sevimli bir köpek yavrusunu andıran yüzünü görünce ister istemez içi burkuldu, neredeyse çocuğa vermediği için kendisini ayıplayacaktı Ofelia. Hatta elinden tutup çok istediği şekeri almak için şekerleme dükkanına götürecekti genç adamı. Ama bu anaç tavırlarını çok daha önce toprağın derinliklerine gömmüştü yani yüzünü düşürdü diye altına yatmayacaktı. Yine de sinir olacağına emin olduğu için dudaklarını Burn’ün dudaklarına değdirip çekildi. Ardından ilk shotı kafasına dikip yüzünü buruşturduktan sonra sırtını bara dayayıp kollarından destek aldı. Zaten çok kısa bir zaman sonra Borislaw yanına tünemişti. Onun sözlerine de dişlerini göstererek gülümsemekle yetindi. Hayır dese sana vermiycem, belki de sevdiği iki müşterisini kaybedebilirdi o sebepten kestirip atarak iki seneyi geçirmişti. Hem zaten kendini surlarıyla da çevrelememişti ya. Ne zaman görüşseler Ofelia bi taraflarını ellemelerine, öpmelerine hatta salyalarını üstüne akıtmalarına müsaade ederdi. Öyle ki bu iki oç Ofelia’nın vücut haritasını kolaylıkla çizebilir, tüm duyarlı noktalarını şak diye tespit edebilirlerdi. Mesela kıçına inmekte olan Borislaw’ın eli hoşuna gitmiyor değildi. Kaşlarını oynatıp suratına yerleşen hin ifadeden sonra yüzünü sündürmek, parçalamak, ısırmak ve daha değişik bi dolu şey yapmak istese de buz gibi ifadesini muhafaza etmeye odakladı kendini. Ofelia için karizmasını korumak ekmek gibi su gibi değerli bir olguydu. Hemen arkasında duran küçük bardaklardan bir tane daha eline aldı ve kafasına dikti. Dudağının kenarından sızan alkollü sıvıyı baş parmağıyla silip Borislaw’ın dudaklarına sürdü. Burnell’dan Borislaw’ın dudaklarını yalamasını isteyebilirdi ama istemedi. Genç kadın bu ikisini iş üstünde görmeyi, işlerini Ofelia’nın üzerinden görmekten daha çok istiyordu hatta. Garip fanteziler. O dakikadan sonra aklında bir ampul yandı zaten. ” Plan yapmayı uzun zaman önce bıraktım Boris. Bırak şimdi de yapmayalım.”Yalan söylüyordu. Aklı fikri hinlikteydi bunun, kırk tilki dolaşırdı aklında. Hayatta kalmak için ya zeki olmalıydın, ya da diğerlerini cezp edecek bir şeye sahip olmalıydın. Ofelia’da ikisi de mevcuttu. Sırtını biraz dikleştirmişti konuşurken. Aklına bir şey gelmiş gibi olduğu yere çöktü ve yüzünü astı. ”Hatta o kadar plansızdım ki beni bomboş yakaladınız. Siz gelmeden önce bir velede son malı da verdim. “ Misal bu da yalandı, her zaman yanında bir şeyler olurdu. En azından kendi mekanlarında dolaşırken. Dudaklarını ıslatıp her ikisine de kısa süreliğine göz attı. İkisinin de dikkati dağılmıştı. Üzerindeki deri ceketi çıkardı ve koluna atıp ayaklandı. Birkaç metre uzağındaki masada halen çantası duruyordu ve tam Ofelia bakarken biri düşürüp üzerine basmıştı. Çantasını ayağı altına alan sıska kıza doğru hamle edip ensesinden yakaladı ve hiç çaba sarf etmeden kızı dizleri üstüne çöktürdü. Sahip olduğu bu gücü kullanırken pek bir keyiflenirdi. Ofelia hiç güç harcamadığı halde kız milim oynayamıyordu. Belirsiz bir biçimde hırladığını fark etti. ”Derhal onu alıyorsun yerden ve pis izini üstündekilere siliyorsun. “ Genç kız tekletmeden dediğini yaptı. Daha fazla uğraşmak isterdi ama daha hoş planları vardı Ofelia'nın. Çantasını koluna geçirip Boris ve Burnell’a doğru yürümeye başladı. bir süre olduğu yere sabitlendi ve bomboş gözlerle ikisine baktı. Bir ya da iki dakikalığına yanlarından ayrılmıştı, hemen nasıl kız bulmuşlardı aklı ermemişti. Zaten ikisinin de oyuncaklarını ellerinden almıştı, bir kere daha mı yapacaktı? İçindeki ses bu defa oyuncaklarıyla devam edeceklerini söylüyordu. Kendi kendine hayalkırıklığı yaşıyordu. Yine de yürümeye devam etti onlara doğru. Tam önlerinde durup kızları yok sayarak ”Ama benimle eve gelirseniz yarın için istediklerinizi bugünden verebilirim. Bugün istemezseniz de yarın tekrar burada bulabilirsiniz beni.” dedi en masum haliyle. Resmen bekledikleri fırsat ayaklarına gelmişti yine de Ofelia pek ümitli değildi. İkisi de suratına bön bön baktı bir süre. ” Ben dışarıdayım o halde. Fazla beklemem.” yapmacık bir gülümsemenin ardından barda bıraktığı bardaklardan birini daha kafasına dikip çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Barın önünde bekleyen taksiyi bekletmeye başladı. Bir dakika mühlet verecekti ikisine de. Taksinin kapısına yaslanıp beklemeye başladı.
Back to top Go down
Sponsored content


Üçlü Empty
PostSubject: Re: Üçlü   Üçlü Icon_minitime

Back to top Go down
 

Üçlü

View previous topic View next topic Back to top 
Page 1 of 1

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Unwonted Dimension RPG :: Los Angeles-
Free forum | ©phpBB | Free forum support | Report an abuse | Forumotion.com